Bëṯër me d u Barṣawmo mšawarle bi aṯto, huwe fusqono d nuqli l Almanya. |
Barṣawmo karısına danıştıktan sonra Almanya’ya taşınmaya karar verdiler. |
B Berlin këtwalle more w iḏice ġäläbe, mawxa abici d nuqli l Berlin. |
Berlin’de pek çok akrabaları ve tanıdıkları vardı, o nedenle de Berlin’e taşınmak istiyorlardı. |
Hawxa mërre w hawxa sëmme. Maṭën l Berlin ḥa b nisën alfo w tšacmo w ḥammëš w tëšci (1995). |
Dedi ve yaptı. 1 Nisan 1995’te Berlin’e geldiler. |
B Berlin mcawni mam moraṯṯe hul d makralle bayto. |
Berlin’de bir daire kiralayana kadar akrabaları onlara destek oldular. |
An nacime bdalle d ëzzën li madrašto w ëšmo ëšmo u Barṣawmo w i iqarṯayḏe rakiwi b Berlin. |
Çocuklar okula gitmeye başladılar ve zamanla Barsawmo ve ailesi Berlin’e alıştılar. |
Elo u Barṣawmo w i Ḥana i aṯtayḏe cal d latwalle cwodo, loṯewalle ṣäbër. |
Ama Barsawmo ve karısı çalışmadan kendilerini iyi hissetmiyorlardı, |
Hënne b Ṭurcabdin yalife du cwodo wayne. Karixi harke w tamo cal cwodo, lo mqafalle, miḏe d lišono Almanoyo lëḏciwa. |
çünkü Turabdin’de çalışmaya alışıklardı. Orada burada iş aradılar ama Almanca bilmedikleri için iş bulamadılar. |
Bi ḥarayto u Barṣawmo mërle: “Hawxa lo kowe. Latyo lo yawmo w lo tre. Kolozam saymina mede.” Mërle li Ḥana: “Qay lo kofëtḥinalan dukano du dahwo, xud hayo d këtwaylan b Mëḏyaḏ?” |
Sonunda Barsawmo dedi ki: „Bu böyle devam edemez. Mesele bir ya da iki gün değil, bir şeyler yapmamız lazım.“ Ḥana’ya dedi ki: „Neden Midyat’taki gibi küçük bir kuyumcu dükkânı açmıyoruz?“ |
I Ḥana mërla: “Rënyo kayiso yo, elo az zuze qëṭro ne.” |
Ḥana „Bu iyi bir fikir ama finansmanı sorun“ dedi. |
U Barṣawmo mërle: “Gëd ṭëlbina zuze mam morayḏan, häka mcawannallan, lo kofoyaš qëṭro.” |
Barsawmo „Akrabalarımızdan para isteriz ve bize yardım ederlerse sorun kalmaz“ dedi. |
Qayëm hiye w i Ḥana azzën mdayanne zuze mam moraṯṯe. Am moraṯṯe ste b iḏo ftëḥto huwanne. |
Böylece o ve Hanna gidip akrabalarından borç para aldılar. Akrabaları onlara cömertçe para verdiler. |
Hawxa qadiri fëtḥi dukano nacëmto du dahwo. |
Böylece küçük bir kuyumcu dükkanı açabildiler. |
Cam u zabno šuġla di iqarṯo mcadal. Hawëlle zuze, huwe ad dayne w zwënne raḏayto. |
Zamanla ailenin durumu daha iyiye gitti. Para kazandılar, borçlarını ödediler ve kendilerine bir araba aldılar. |
Fayëš kocayši ḥaye basime. An nacimaṯṯe ste yalifi u lišono w sëmmanne ḥawrone. |
Artık mutlu bir yaşam sürüyorlar. Çocukları da dil öğrendi ve arkadaşlar edindiler. |