Maryam, i barṯo di Saro w du Aday, yariwo w hawyo claymṯo. |
Maryam Saro ve Aday'ın kızıdır. O büyüdü ve genç bir kadın haline geldi. |
Koqëryo zëdqe bu beṯ-ṣawbo d Amsterdam. |
Amsterdam Üniversitesi'nde hukuk eğitimi alıyor. |
B ḥa yawmo bu zabno di afṯo koṯe ḥa claymo Holandoyo ëšme Yohannes koyotaw cam gaba. |
Bir gün, der arasında, Hollandalı bir çocuk olan Yohannes gelir ve yanına oturur. |
“Brix ṣafro”, komar u claymo. |
Çocuk ona “günaydın” der. |
“Brix ṭobo”, komadacro i Maryam. |
Maryam “günaydın” diye cevap verir. |
Komawḏci ruḥayye lë ḥḏoḏe, komëjġoli w košotën i qaḥwaṯṯe. |
Kendilerini tanıtırlar, konuşurlar ve kahvelerini içerler. |
Hawxa mdawamme u mamlo hul d tayimo i afṯo. |
Mola bitene kadar sohbetlerini böyle sürdürdüler. |
Bëṯër ṭlëbbe xaṭër w kul ḥa azze lu hërgayḏe. |
Sonra “hoşçakal” dediler ve her biri kendi sınıfına gitti. |
Mi lqaytaṯe i qamayto mšarewalle ar rëġše di ḥubo yërwi b lebe dat tre. |
Tanıştıkları andan itibaren birbirlerine sevgi duyguları gelişti. |
Bëṯër me haṯe b kul afṯo mjarbiwa d ḥozën ḥḏoḏe w ëḏci ḥḏoḏe ṭawtër. |
Bu görüşmeden sonra birbirlerini daha iyi tanımak için her mola sırasında bir araya gelmeye çalışıyorlardı. |
I Maryam w u Yohannes mdawamme hawxa. |
Maryam ve Yohannes bu şekilde devam ettiler. |
Cam u zabno i asiruṯaṯṯe qawyo w zëdtër ftëḥḥe lebayye lë ḥḏoḏe. |
Zamanla ilişkileri gelişti ve kalplerini birbirlerine daha da açtılar. |
Fayëš lo bёlḥuḏe bu zabno di madrašto ḥozënwa ḥḏoḏe, elo larwal mi madrašto w bi ḥarayto di šabṯo ste nëfqiwa cam ḥḏoḏe. |
Sadece ders saatlerinde değil, aynı zamanda üniversitenin dışında ve hafta sonları bir araya geldiler; dışarı çıktılar. |
I Maryam w u Yohannes rёḥmiwa ḥḏoḏe ġalabe. |
Maryam ve Yohannes çok aşıklardı. |
B ḥa yawmo u Yohannes mërle li Maryam: “Ono koroḥamno lax w kobacno ġalabe d gawrat li”. |
Bir gün Yohannes, Maryam'a "Seni çok seviyorum ve benimle evlenmeni istiyorum" dedi. |
I Maryam mërla: “Ono ste korëḥmallux w kёbcallux. |
Maryam "Ben de seni seviyorum ve seninle evlenmek istiyorum." |
Elo cam haṯe këbcono mšaylono mede ḥreno menux”. |
Ama aynı zamanda sende başka bir şey istiyorum” dedi. |
“Mën yo? Mën këbcat?”, mërle u Yohannes. |
“Nedir? Ne istiyorsun?” dedi Yohannes. |
I Maryam mërla: “Këbcono du ṭlobo howe xud i cadayḏan. |
Maryam “Geleneklerimize göre nişan istiyorum” dedi. Ve ekledi. |
Yani be babux kolozam saymi wacdo cam be babi xud këmmina ‘lu štoyo di qaḥwa’, lašan du ṭlobo miḏac rušmoyiṯ”. |
Bu senin annen ve babanın benim anne ve babamı arayarak bir kahveye gelmek için bir randevu ayarlaması demektir, biz buna “kahveye gelmek” deriz. Bu şekilde nişan resmi olur. |
U Yohannes mërle “Ṭrowe, layt qëtro”. |
Yohannes “peki, sorun değil” dedi. |
I emo du Yohannes mtalfanla w sëmla wacdo cam ab be babe di Maryam. |
Yohannes’in annesi Maryam’ın anne ve babasını randevulaşmak için aradı. |
I Maryam ste heš me meqëm mawḏacwayla ab be babe cal i ḥubayḏa w du Yohannes. |
Maryam zaten anne ve babasını Yohannes ile birbirlerini sevdiklerine dair bilgi vermişti. |
Aṯi u yawmo du ṭlobo. U Yohannes šqile u ṣlibo du nišan cam kafo d warde w ḥalyuṯo. |
Nişan günü geldi çattı. Yohannes nişan haçı (kolye) ile çiçek ve tatlı satın aldı. |
Azze cam i emo w babo lab be babe di Maryam. |
Anne ve babasıyla beraber, Maryamın anne babasına gitti. |
Bëṯër mu štoyo di qaḥwa, u Yohannes mcalaqle u ṣlibo du nišan bë qḏola di Maryam. |
Kahvelerini içtikten sonra, Yohannes nişan haç kolyesini Maryam’ın boynuna taktı. |
At tarte iqaryoṯe mašfacce u lalyo b ḥubo w basimuṯo. Mhanalle i Maryam w u Yohannes bu nišanaṯṯe. |
Her iki aile de mutlu ve samimi bir akşam geçirdi. Maryam ve Yohannes'i nişanları için tebrik ettiler. |
Bëṯër mu ṭlobo mšaralle d saymi plan li mëštuṯo. |
Nişandan sonra düğün için plan yapmaya başladılar. |